Thursday 27 November 2014

12

Ekim'den Mart'a buraları seveceğimi umarken,
Kendi külahıma şiirler okuyordum.
Soğutamıyordum yüreğimi eksi bilmem kaçlarda bile.
Çocukların bilip,
Annelerin bilmediği zımbırtıları bilirim ben.
Meramımı anlatmak adına,
Olmam gereken şeylerden yoruldum derim.

Ah o Nisan-Mayıs yok mu!
Baharın geldiğine üzülmüyordum.
Bilakis çıkıp yürüyordum azıcık yeşil gördüm mü.
Çimlere basmayıp,
Otlara basanlardanım.

Bitaneciğim Haziran.
Şimdilik doğmuşum.
Ne kadar idare ederbilirsen beni,
Bil ki o kadar mum üflerim.

Temmuz-Ağustos güneşle barışacağımı umarken,
Kendi dirayetsizliklerime şaşıyordum.
Yerimde olsam,
Beni sevmezdim.
Aç şu perdeleri de,
Koltukların yüzü eskisin.

Bir Eylül kaldı boynu bükük,
Şüphesiz,
Eylül'e söylenmiş şarkıları,
Ben de dinledim.

Sunday 16 November 2014

Masa

Üstünde rakı içilen masalar hakkında çok şey söyleyebilir balıklar elbet.
Ve balıkların kurduğu 'Ankara'lı cümlelerin içinde 'kasvet' vardır hep biraz.
Büyük bir açmaz bu.
Oysa ben gökyüzüne uzanıyordum dün sere serpe,
Kar helvası yediriyordum çocukluğuma soba-başı,
Sekteye uğratıyordum gelmişi ve dahi geçmişi,
Mutad ziyaretlerde bulunuyordum budalalıklarıma.
Ama balıklar dedim ya,
Bu budalalıklara hiç aşina değil.


Üstünde sigara içilen masalar hakkında çok şey söyleyebilir anneler elbet.
Ve annelerin kurduğu 'Sakın! 'lı cümlelerin içinde hasret vardır hep biraz.
Büyük bir çıkmaz bu.
Oysa ben çiçek yetiştiriyorum bugün sigara dumanlarında.
Gri papatyalar asıyorum odamın beyaz tavanına.
Bizatihi kaçıyorum pencere aralıklarından.
Koşuyorum vasıfsız ah-vahlarıma.
Ama sigaralar dedim ya,
Bu küllüklere hiç yabancı değil.


Üstünde mektup yazılan masalar eğer hala varsa,
Ben aslında,
Yarın,
Yokluk çekeceğim sana doğru.